Gelin Artık Konuşulmayanları Konuşalım

Konuşmaktan çekinilen konular genelde inkar edilen doğrularla doludur.
İnsanlar toplumda yararlandıkları çeşitli küçük menfaatler uğruna bu doğruları asla dile getirmezler.
Tepki çekmekten ve bu yüzden dışlanmaktan çekinirler.
Dışlanınca o küçük menfaatlerin ellerinden gitmesinden korkarlar.
En iyisi susmaktır, suya sabuna dokunmanın gereği yoktur, kendini sıkıntıya sokmaktansa yalanı savunmak ve  ya susmak çok daha akıllıca dır.

Ucuz menfaatler diyorum çünkü doğruları yok sayarak yalanı savunmak adı konmamış yalakalıktır.
İnsanın adalet, dürüstlük, onurlu bir duruş ve kendine saygı gibi çok daha önemli özelliklere sahip olmamayı kabullenmek demektir.

Tek Tanrı kabul eden inanç sistemlerinde insanın bu dünyaya pişmesi olgunlaşması yaşamı boyunca karşısına çıkacak konu olay ve canlılarla yaşayacağı deneyimlerden dersler alarak ideal yapıya ulaşması ve böylece mümkünse imtihanını doğru şekilde tamamlayarak bu dünyadan ayrılması temel yaradılış sebebi olarak kabul edilir.

Sadece bu inanç sistemlerinde değil Budizm gibi başka bir çok sistemde dahi temel kurallar ya aynı ya da çok benzerdir.

Din dediğimiz bu inanç sistemleri insanlara kitap halinde gönderilmeye başladığında geliş sırasıyla Zebur, Tevrat, İncil ve Kur-an olarak tamamlandı.

Bu kitaplar ile insanlara yapmaları ve yapmamaları gerekenler, çeşitli kurallar, hesaplamalar ve ölçüler, kişinin kendisi ile toplum ile evren ile ve Yaratıcı ile ilişkilerini düzenleyecek şekilde insanlara bildirildi.

İnsanın neden yaratıldığından bu amaç doğrultusunda neyin hedeflendiğine ve bu kurallara uyup uymaması durumunda onu nelerin beklediği gibi bilgilerle de donatıldı.

Temelde biz insanlardan istenen Yaratıcı dediğimiz varlığa saygı itaat ve verilen bilgilerden yararlanarak olgunlaşma aşamasını mümkün olan en doğru şekilde yaşamamızdır.

Peygamberlerin hiç birisi insanlara kendisinin yaratıcıdan daha özel veya ulu olduğunu söylememiştir.

Her birinin hayatında yaşadıkları baştan sona insanlar için örnekler oluşturacak olaylardan oluşmaktadır.

Yaratıcının insanlara verdiği bir görev de tek yaratıcının olduğunu ve dini insanlara yaymalarıdır.

Yaymaları istenen insanlar tek yaratıcı olduğuna inanmayan veya habersiz olanlardır.

Yaratıcı  kendisine her kitap için bir görevli seçmiş ve buna da Peygamber denmiştir.
Bunun dışındaki günümüz din görevlileri aslında dinlerde bulunmayan bir göreli sınıfıdır.
Din görevlisi oluşturmak insanların kendi dinlerini geniş kitlelere yaymak, sahip oldukları kitleleri kontrol ve daimi etki altında tutabilmek için oluşturdukları bir sistemdir.
Bunu çeşitli törenler ve uygulamalar da oluşturarak bunların birer alışkanlık, zaman içerisinde de bir kültür haline getirilmesi şeklinde uygulanmıştır.

Özetleyecek olursak, her insanın görevi zaten bilmeyene tanımayana dini tanıtıp anlatmak ve böylece yaymaktır, bunun için ruhban sınıfı denilen bir kadroya gerek yoktur.

İnsanların ibadetlerini talepleri ve teşekkürlerini Yaratıcıya iletmek için aracıya ihtiyaçları yoktur.

Yaratıcının ise zaten herkesin kalbinde ve aklındakinden haberi vardır.

Fakat insan oğlu her şekilde yönetmek arzusunu kullanarak din dediğimiz bu kutsal konuda dahi kendine kırallık benzeri bir kadrolaşma kurmayı ve kitlelere bunu benimsetmeyi başarmıştır.

Bunu da genellikle başkalarının tehlike oluşturacağı korkusunu yayarak insanların bir merkezi yönetime ihtiyaç duymalarını sağlamakla başarmışlardır.
Tehlikeler korkusu salarak bir çok şeyi ummadığınız insan veya kitlelere yaptırmanız benimsetmeniz mümkündür.

Hiç yorum yok: